“Ayağı kırılan bir ocak katırı, yiten bir kazma, bizlerin ölümünden daha çok üzerdi başımızdakileri. Çünkü ocakta çalışan katır az bulunurdu. Kazma, kürek belli sayıdaydı. Ama bize gelince, karıncalar kadar çoktuk biz.”*
*İrfan Yalçın, Ölümün Ağzı, Yazarın Notu.
Amasra’nın kömür tarihini, yitirdiğimiz madencileri anarak, onların tarihi mücadele ve kazanımlarını kentin belleğinde canlı tutarak “Bir Umut Mekânı” kuran Madenci Anma Mekânı.
MEYDANI YENİDEN YAPAN ANIT
Amasra Madenci Anma Mekânı, kent merkezinde simgesel öneme sahip Cumhuriyet
Meydanı’nda yer alır. Kutlamalar, anmalar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu
Atatürk ile özdeşleşmiş meydanda, mevcut meydan aktörleriyle uyum içinde var olarak onların önüne geçmeyen bir anma mekânı kurmak başat tasarım kararıdır. Meydan ve yakın çevresinin yoğun gündelik kullanıma rağmen sadece yanından geçilen bir yer olması, komşu yeşil alanla ve denizle zayıf ilişki gibi sorunların çözümü de tasarım masasına konmalıydı. Meydanın bir parçası olarak ele alınan Madenci Anma Mekânı için meydanın da yeniden tasarlanması gerekliydi.
MADENCİNİN ÖYKÜSÜ
Anma Mekânı, 14 Ekim 2002 tarihinde Amasra’da meydana gelen maden faciasında yitirdiğimiz madencileri üzerinden tarih içinde yitirdiğimiz kayıtlı / kayıtsız sayısız madenciyi hatırlatır. Bu tarih aynı zamanda sayısız mücadele ve kazanımı da sunar önümüze. Hepsi bir arada düşünüldüğünde karşımıza bir “Madenci Sırası” çıkar; kaybedilenler “sayı” olmaktan çıkıp “insan” olarak karşımızda belirir. Sadece bir yas mekânı değil, umut mekânı olması bu nedenledir; hatırlatır, bilinçlendirir, değişime teşvik eder.
KÖMÜRÜN ÖYKÜSÜ
Madenci Anma Mekânı, anma eyleminin kapsam ve yöntemini sorgularken çoklu anlatılara ve karşıt kavramlara başvurur. Yas, umuttan bağımsız ele alınamaz. Yitirilen canlar, geçmişin mücadele ve kazanımlarından ayrı düşünülemez. Tek bir maden faciası, onu var eden tarihsel birikimden soyutlanamaz. Kömürün tarihi, tüm acı ve direnişleriyle bütüncül anılmalı hatırlanmalıdır. 1829’da Ereğli Kömür Havzası’nda kömürün bulunmasıyla başlayan anlatı, günümüze kadar gelir. Devam eden kömür tarihinin gelecek kayıtlarını işlemenin sorumluluğunu yükleyerek…
Anma mekânı, anıtsallaşmadan kent merkezinde çevreye sirayet etmiş dikit ve tünel yerleştirmelerinden oluşur. Bu mütevazı nesneler, zemindeki iz sayesinde birbirine bağlıdır ve Ereğli Kömür Havzası’nın madenci tarihine ilişkin fiziki bir zaman çizelgesidir. Dikitlerin madencileri, tünellerin madeni çağrıştırdığı kurgu, didaktik yazıtlardan öte özenli seçilmiş dönüm noktalarının taşa işlenmesiyle mekânın deneyiminde farkındalık oluşturur.
TAMAMLANMAMIŞ ANMA MEKÂNI
Anma mekânı henüz bitmemiştir. Tamamlanmamışlığı anma mekânının nasıl büyütüleceği, maden işçisinin emek mücadelesinin kamuya nasıl gösterileceği üzerine düşünmeye, mekânı üreten paydaşların zaman içerisinde genişlemesine olanak tanır. Anma zemininin fiziki sınırlılığı ve yeşile çözünmesi, kömürün öyküsünün sonlu oluşunu vurgular. Kömürden sonra Amasra’yı neyin beklediği şimdiden etraflıca kurulmaya başlanmalıdır.
DURAK VE UĞRAK NOKTASI
Gündelik yapılı çevrede eriyen anma mekânı, meydandan “geçip gidenleri” de içine çekmeyi hedefler. Değişen sıklıklarda yerleştirilmiş dikit ve tüneller hem çoklu kamusal mekân kullanımlarını aksatmaz hem de bilinçsiz bir eylem olan ‘arasından geçme’ anını basit bir kestirme yol olmaktan çıkarıp durak ve uğrak noktası haline getirir.